Bazı
çocuklar doğuştan şanslı olurlar…
Bir
çocuğun doğduğu günden itibaren en büyük zenginliği bence ailesidir.
Anne
ve Baba başkahramanlar olsa da dedeler, ananeler, babaanneler, teyzeler,
kuzenlerle aile tam bir bütün haline geliyor.
Anane
ve babaannemizin yeri apayrı onların fedakârlılarının tarifi mümkün değil.
Eğer
Derin’in ki gibi dedelere sahiplerse gerçekten şanslı doğarlar…
Yaşları;
6 aylık bir çocuğun karşısında şekilden şekle girmek için çok fazla olsa da,
Bir
kaşık yemek yesin diye şekilden şekle girerler.
Dede
değilim hiç de dede olamayacağım ama dede olmak ne demek artık çok iyi
biliyorum.
Canımın
canı derler ya torunlarına… Kendi canında can bulan o minik eller onların bu
hayatta ki en büyük tutkusudur artık.
Allah’a
çok şükür ki iki Dedemiz de başımızda. Allah onlara uzun ömür versin.
Derin’den
sonra değişen sadece bizim hayatlarımız olmadı. Onların da hayatı değişti.
Gerçek
bir değişim hem de.
Vedat
Dedemiz; 40 yıllık evini, barkını, alışkanlıklarını bırakıp hiç düşünmeden
evini taşıdı. Hem de öyle bir iki sokak öteye değil başka bir şehre gider gibi.
(abartmış olabilirim ama bornova ve balçova arasında ki mesafe biz İzmir'liler
için oldukça uzunJ)
Adem
Dedemiz; ne kadar iş kolik olduğu malum, ancak işini gücünü bırakıp her telefonla
emrimize amade oldu.
emrimize amade oldu.
Ama
bunlardan da önemlisi sevgilerini verdiler. Derin'i sevgi içinde
büyütebilmemize yardım ettiler.
Öyle
fedakarlıkları var ki unutulacak gibi değil, anlatsam hepsi ayrı bir hikaye…
Her
doktora gidişimizde "Çok canı yanmasın torunumun" diye arkamızdan dua
eden,
Yağmurda
çamurda, sıcakta soğukta Derin mutlu olsun diye sokak kedilerini besleyen,
En
güzel park hangisi bilen,
Resim
sergisi açacak kadar çok resim yapabilen,
En
kötü anlarımızda bile elinde darbuka "Ankara'nın bağları büklüm büklüm
yolları" diye başlayıp Kırmızı Balıkla devam eden konserleri veren,
Dualarında
Derin'in adını eksik etmeyen,
…
… …
…Diye saymakla bitmeyen,
Dedelerimiz var.
Dedelerimiz var.
Benim
dedem (namı değer AKSEKİLİ) çocuklarına karşı aksi, sert huysuz bir adamış. Ama
torunlarına karşı da bir o kadar sevecen sevgi doluydu. Bizim babalarımızın
zamanında çocuklar şımarmasın diye sevilmezmiş... Uykusunda sevilirmiş. Dedem
de öyle yapmış sanırım. Ama sonradan bunun yanlış olduğunu anlamış ki
torunlarını hiç indirmemiş kucağında. Çocuklarının yapmalarına izin vermediği
şeyler için; Torunları yapsın diye az kızmamıştır çocuklarına. Belki cahillik,
belki yaşadıkları dönemin sorunu belki de sadece aksiliği yüzünden, kendi
çocuklarının okumasına zamanında çok karşı çıkmış. Halalarım için “kız
çocukları okur mu ne gerek var? Evde oturup dikiş diksinler “ vs. gibi bir
düşünce yapısıyla onlara karşı çıkmış. Ama onlarda aynı genlerden gelen, o aynı
baş kaldırışla karşı çıkıp okumak için ellerinden geleni yapmışlar. Dedem ilk
başta kızlarının üniversiteye gitmelerine memnun olmasa da biri doktor, bir
mühendis çıkınca, ne büyük pişmanlıklar yaşamış ki hatasını telafi etmeye çalışır
gibi varını yoğunu torunlarının eğitim masraflarına harcamıştır.
Dedem
bizi çok severdi. Hala daha “kara kızım gelmiş mi, öpücüklerimi getirmiş mi?”
diye
30
yaşıma gelmiş olsam da hoppacık kucağında hoplatır.
Ama
artık 27 aydır yerimi Derin aldı. Şimdi “Çakırım gelmiş mi, maşallah maşallah”
diye onu seviyor.
Evet
Sevgili Dedelerimiz;
Derin'in
yerine ve kendi adıma Babalar Gününüzü en içten dileklerimizle kutlar,
Daha
nice güzel günlerimizin olmasını temenni ederiz.
Yorumlar
Yorum Gönder